14 Haziran 2025 Cumartesi
Yerli ve Milli Uçak KAAN, Endonezya Semalarında Uçacak
Steve Hanke: “Erdoğan’ın Türkiye’sinde Birey Yoksa Sorun da Yok”
Geçitkale’de Emlak Dolandırıcılığı İddiaları Büyüyor
KKTC'de Trafikte Araç Denetimlerinde Adaletsizlik İddiaları
Başkan Zeydan Karalar’ın Lavanta Jesti
Türkiye, savunma sanayiinde tarihi bir adım daha atarak uluslararası alandaki etkinliğini artırıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerli ve milli üretim olan KAAN savaş uçağı ile ilgili çarpıcı bir gelişmeyi kamuoyuyla paylaştı. Erdoğan’ın duyurduğu bilgiye göre, Türkiye ile dost ve kardeş ülke Endonezya arasında yapılan anlaşma kapsamında 48 adet KAAN milli muharip uçağı, Türkiye’de üretilerek Endonezya’ya ihraç edilecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Millî muharip uçağımız KAAN ile ilgili çok önemli ve güzel bir gelişmeyi milletimle paylaşmak istiyorum. Dost ve kardeş Endonezya ile imzaladığımız anlaşma çerçevesinde, 48 adet KAAN, Türkiye’de üretilerek Endonezya’ya ihraç edilecek.”
Bu açıklama, Türkiye’nin savunma sanayiinde ulaştığı teknolojik yetkinliği ve ihracat potansiyelini bir kez daha gözler önüne serdi.
Türkiye’nin milli savunma projeleri arasında en dikkat çekici olanlardan biri olan KAAN savaş uçağı, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ) tarafından geliştiriliyor. KAAN; radar görünmezliği, yüksek manevra kabiliyeti, ileri silah sistemleri, yerli yazılım altyapısı ve gelişmiş aviyonik sistemleri ile F-22, F-35 ve Su-57 gibi modern uçaklarla yarışabilecek düzeyde tasarlandı.
KAAN’ın, 2028 yılı itibarıyla envantere girmesi bekleniyor. Ancak bu ihracat anlaşması ile Türkiye, uçağın henüz seri üretim aşamasında bile uluslararası pazarda talep gördüğünü dünyaya göstermiş oldu.
Endonezya ile yapılan anlaşma, yalnızca bir askeri ihracat değil; aynı zamanda stratejik savunma ortaklığının da başlangıcı olarak görülüyor. Uzmanlar, bu anlaşmanın iki ülke arasında askeri eğitim, teknoloji transferi, ortak tatbikatlar ve diğer savunma alanlarında da iş birliklerini beraberinde getireceği görüşünde.
Anlaşma aynı zamanda Türkiye’nin Asya-Pasifik savunma pazarına giriş yapması açısından da büyük önem taşıyor. Türkiye’nin Afrika, Orta Doğu ve Orta Asya’dan sonra Güneydoğu Asya’ya açılması, savunma sanayii açısından yeni bir jeopolitik başarı olarak yorumlanıyor.
KAAN’ın Endonezya’ya satışı, Türkiye ekonomisine milyar dolarlık katkı sağlayacak. Bu ihracat, savunma sanayi ihracat rakamlarını artıracak, istihdamı büyütecek ve yerli üretimin katma değerini yükseltecek. Aynı zamanda Türk savunma sanayisinin markalaşma sürecine de büyük bir destek verecek.
Son yıllarda Türkiye, Bayraktar TB2 ve Akıncı İHA’ları, Altay tankı, MİLGEM savaş gemisi, Atmaca füzesi, HİSAR hava savunma sistemleri ve şimdi de KAAN savaş uçağı ile dünyada dikkat çeken bir aktör haline geldi. Bu gelişmeler, Türkiye’nin ithal eden değil ihraç eden bir ülke konumuna yükseldiğini gösteriyor.
Av.İsmail Demirdüzen, Yörük Kültürünü Geleceğe Taşımak İçin Yola Çıktı
Adana’nın köklü kültürel miraslarından biri olan Yörük gelenekleri, 11 Mayıs 2025’te düzenlenen 21. Çukurova Yörük Türkmen Şenliği ile bir kez daha hayat buldu. Şenliğin en dikkat çeken isimlerinden biri olan Avukat İsmail Demirdüzen, yaptığı açıklamalarda Yörük göç hikayeleri, kültürel örf ve adetler, ve geleneksel yaşam tarzlarının yaşatılması konusunda önemli mesajlar verdi.
Avukat İsmail Demirdüzen, Yörüklerin tarih boyunca doğayla iç içe, özgür ve dirençli bir yaşam sürdüğünü belirterek, bu göçebe yaşamın sadece bir tarihsel bilgi değil, aynı zamanda kimlik inşasının temel taşı olduğunu vurguladı. “Yörüklerin göç yolları, bizim kültürel gen haritamızdır. Bu yollar üzerinde sadece insanlar değil, gelenekler, değerler ve ahlaki duruşlar da taşınmıştır,” dedi.
Demirdüzen, geçmişteki göç rotalarının yeniden keşfedilerek kültürel miras rotalarına dönüştürülmesi için çeşitli dernekler ve akademik çevrelerle iş birliği yaptıklarını da belirtti.
Bu yıl 21’incisi düzenlenen Çukurova Yörük Türkmen Şenliği, aslında 25 yıldır Adana’da kesintisiz süregelen bir kültürel dirilişin simgesi niteliğinde. Yörüklerin geleneksel yaşam biçimlerinin, kıyafetlerinden yemeklerine, halk oyunlarından göç canlandırmalarına kadar birçok unsurun sahnelendiği etkinlik, bölgedeki binlerce kişiyi bir araya getirdi.
Demirdüzen, şenliklerin sadece bir kutlama değil, kültürel hafızanın diri tutulduğu birer açık hava müzesi olduğunu ifade etti.
Röportajda gençlere özel bir çağrıda bulunan İsmail Demirdüzen, dijital çağda kimlik erozyonuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Bugün gençler geçmişle bağını kaybetme riskiyle karşı karşıya. Oysa köklerine sahip çıkan birey, kendine güvenen bir toplumun temelidir. Yörük kültürü, sadece folklor değil; aynı zamanda bir yaşam felsefesidir. Bu felsefeyi yaşatmak, hepimizin görevi.”
Demirdüzen’in bu sözleri, özellikle kültürel mirasın sadece yaşlı kuşaklara ait olmadığını; bilakis geleceği inşa eden gençler için de büyük bir kaynak olduğunu gözler önüne seriyor.
Etkinlik kapsamında sahne alan ve katkı sunan çeşitli Yörük dernekleri de, geçmişin izlerini sürmeye devam ediyor. Göç yolları yeniden haritalandırılıyor, tarihi belgeler toplanıyor ve bu miras akademik çalışmalara konu ediliyor. Demirdüzen, bu çabaların yerel yönetimler, üniversiteler ve sivil toplum iş birliğiyle daha geniş kitlelere ulaşabileceğini belirtti.
Etkinlik sonunda sahneye çıkarak izleyicilere teşekkür eden İsmail Demir, Yörük kültürünün yaşaması ve yaygınlaşması için toplumun her kesiminin destek vermesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, Yörüklerle ilgili yapılacak yeni projelerin ve çalışmaların takip edilmesi çağrısında bulundu:
“Bu bir etkinlik değil, bir kültür nöbetidir. Herkes bu nöbetin bir parçası olmalı.”
AYAMDER (Adana Yapı Müteahhitleri), Çukurova Belediyesi ve İnohom iş birliğiyle gerçekleştirilen toplantıda “İmar Konuları, Kentsel Dönüşüm ve Çözüm önerileri” ele alındı.
SÖZ KONUSU ADANA İSE GERİSİ TEFERRUATTIR
AYAMDER sektördeki sorunları ve çözüm noktasında alabileceği sonuçlar için önemli bir etkinliğe daha imza attı. AYAMDER Başkanı Tamer Gülcan “tüm gayretlerinin Adana için” olduğunu belirterek “lafta değil özde çabalarımızla” çalışmalarımızı sürdürdüklerini ifade etti.
Sektörün önemli tedarik sağlayıcı firmalarından İNOHOM ‘un sponsor olduğu toplantıya; AYAMDER Başkanı Tamer Gülcan, Yönetim kurulu üyeleri, Çukurova Belediyesi Başkan Emrah Kozay, Başkan Yardımcıları, Teknik ekibi, Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç, Adana Ticaret Odası Başkanı Yücel Bayram, Çevre şehircilik ve iklim değişikliği Müdürlüğü yetkilileri, Adana Müteahhitler Birliği Başkanı, Mimarlar Odası Başkanı, Adana Mühendisler Odası Başkanı, DAİMFED Başkan Vekili, Akamder Başkanı katılım sağladı.
KENTSEL DÖNÜŞÜM OLMAZSA OLMAZIMIZ
AYAMDER Başkanı Tamer Gülcan yaptığı açıklamada; “Çukurova Belediye Başkanımızın içerisinde bulunduğu maddi manevi sıkıntılara rağmen gayretlerini ve çalışmalarını yakından takip ediyoruz. Bu doğrultuda önemli adımların atıldığını alınan kararlar neticesinde özellikle imar iskân konularında uygulamaların sonuç verdiğini görüyoruz. Bazı istisnai konularda Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da müdahil olunca bürokratik işlemler uzuyor. Ancak İnşaat Sektörü temsilcileri Müteahhitler, Belediyeler ve Bakanlık temsilcisi Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü olarak her kesim üzerine düşeni yerine getirme konusunda gayretleri görüyoruz. Sonuç olarak 3-4 ay gibi süreçte daha hızlı çözümler alacağımıza inanıyorum. Bu konuda özellikle Çukurova Belediye Başkanımız Emrah Kozay’ın samimiyetine çalışmalarına inanıyor ve güveniyoruz. Sektörde önemli çıkmazımız olan yapılanmada Kentsel Dönüşüm olmazsa olmazımızdır, tek çaredir. Tarafların samimi içten el birliğiyle de kısa zamanda sonuç alacağız.” İfadelerinde bulundu.
SÖZ KONUSU ADANA İSE GERİSİ TEFERRUATTIR
Çukurova Belediye Başkanı Emrah Kozay; “Çukurova Belediyesi olarak sorun üreten değil, sorunları çözen bir anlayışla hizmet veriyoruz. Doğrudan insana dokunan, vatandaşlarımızın kaliteli yaşamasını hedefleyen, ihtiyaçların karşılandığı, her zaman ulaşılabilen, herkesin görmek ve yaşamak istediği bir kent hedefiyle Çukurova’yı 21.yüzyılın parmakla gösterilen en güzel ve en seçkin kentlerinden biri haline getirmek için çalışıyoruz. Bu doğrultuda kararlıyız, söz konusu Adana ise gerisi teferruattır” dedi.
ÖNCELİĞİMİZ YERİNDE DÖNÜŞÜM PROJELERİ
Yerinde dönüşüm projelerinin 30 Haziran’a kadar ruhsatlandırılması gerektiğini anımsatan Başkan Kozay, “Bu nedenle proje başvurularında önceliğimiz yerinde dönüşüm projeleridir.
BELEDİYE EVLERİ KENTSEL DÖNÜŞÜMDE ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI
Belediye Evleri Kentsel dönüşümü ile ilgili olarak seçim döneminde halkımıza söz verdiğimiz gibi, detaylı teknik bir çalışma yapıyoruz. Bakanlıkla görüşmelerimiz devam ediyor ve önemli adımlar attık. İnşallah önümüzdeki süreçte bu projeyi hayata geçirmek de bize nasip olacaktır” diye konuştu.
UMUYORUM YABAN HAYATI BÖLGESİNİ ÇÖZMEK BİZE NASİP OLACAK
Yaban Hayatı bölgesindeki sorunun çözümü için yürütülen çalışmalar hakkında da bilgiler veren Kozay, “Umuyorum ki bu sorunu çözmek bize nasip olacak ve halkımıza müjdeli bir haber vereceğiz” şeklinde konuştu.
SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN UYUM İÇİNDE ÇALIŞIYORUZ
Süreç içerisinde kangren haline gelen sorunların çözümü için Adana Büyükşehir Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TMMOB’a bağlı meslek odaları ve müteahhit dernekleri ile istişare içinde olduklarını sözlerine ekleyen Başkan Kozay, AYAMDER Başkanı Tamer Gülcan ve çalışma arkadaşlarına duyarlılıklarından ve desteklerinden dolayı teşekkür etti.
İMAR KONULARI, KENTSEL DÖNÜŞÜM VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Akıllı yaşam teknolojileri ile hayatımızı daha konforlu, güvenli ve verimli hale getiren, Yaşam alanlarının kontrolü, tek dokunuşla çözülebilecek sistemleri sağlamayı hedef edinen İnohom inşaat sektörüne önemli teknolojiler sunan firma. Sektöre hizmet noktasında bu toplantıya sponsor olan İnohom Adana da adeta kronik sorun hale gelen imar konuları ve çözümü noktasında kentsel dönüşüm ya da yerinde dönüşümün Çukurova Belediyesi sınırları içinde yapılan çalışmalar masaya yatırılarak taraflarca karşılıklı ele alındı. Görüşmelerin yapıldığı toplantı sonunda önemli kararlar alındı. İnşaat ve sektör temsilcilerinin ilgi, katılımı büyük oldu.
Türkiye’nin terörle mücadelesinde yeni bir dönem mi başlıyor? PKK’nın silah bırakma süreciyle ilgili olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a yönelik teşekkür mesajı kamuoyunu ikiye böldü. Bahçeli’nin, Öcalan’ın “silah bırakın” çağrısına dair sözleri “tarihi bir kırılma” olarak yorumlandı.
Bahçeli açıklamasında, terör örgütü PKK’nın silah bırakma kararında Öcalan’ın etkili rol oynadığını belirtti ve şu dikkat çeken ifadeyi kullandı:
“Silahların susması gerekiyorsa, bu çağrıyı yapanı da not etmek gerekir. Bu çocuğu unutma Türkiye!”
Bu sözler, Bahçeli’nin terörist başı Abdullah Öcalan’a teşekkür ettiği şeklinde yorumlandı. Özellikle milliyetçi kesimde büyük tartışma yaratan bu cümle, sosyal medyada kısa sürede viral oldu.
Abdullah Öcalan’ın, İmralı’dan gönderdiği son mesajda PKK’ya silahları bırakma çağrısı yaptığı iddiaları gündeme bomba gibi düştü. Bahçeli, bu süreci olumlu değerlendirirken, “Öcalan’ın devletin yanında pozisyon almasının önemli olduğunu” söyledi. Bu açıklamalar, MHP’nin geleneksel çizgisiyle çelişiyor mu? Soru işaretleri giderek büyüyor.
Bahçeli’nin bu sözleri, muhalefet partileri, milliyetçi çevreler ve sosyal medya kullanıcıları tarafından sert bir dille eleştirildi. Birçok kişi “MHP Öcalan’a teşekkür edecek noktaya mı geldi?” sorusunu sorarken, bazı yorumcular bu açıklamanın devlet içi stratejik bir hamle olabileceğini savundu.
Sosyal medyada #BuÇocuğuUnutmaTürkiye etiketiyle binlerce paylaşım yapıldı. Özellikle ülkücü camiada tepkiler dikkat çekti:
“Bahçeli bile Öcalan’a teşekkür ediyorsa, çizgiler tamamen silinmiştir!”
Siyaset bilimciler, Bahçeli’nin bu açıklamasının arkasında devletin Kandil-Öcalan ayrımı politikası olabileceğini belirtiyor. Amaç, Kandil’i etkisiz hale getirirken, Öcalan’ı araçsallaştırmak olabilir. Bu durum, 2025 seçimlerine giden süreçte seçmen davranışlarını etkileyecek önemli bir başlık haline geliyor.
Devlet Bahçeli’nin Öcalan’a teşekkür etmesi, sadece siyasi değil, toplumsal hafızada da büyük bir kırılmaya işaret ediyor. PKK’nın silah bırakma kararı olumlu bir gelişme olarak görülse de, bu sürecin figürleri ve yöntemleri üzerindeki tartışmalar uzun süre devam edecek gibi görünüyor.
“Bu çocuğu unutma Türkiye” sözü, siyasi tarihe not olarak düştü.
Büyük Türk Milleti,
Ülkemiz, özellikle son yıllarda AKP iktidarının politikaları sonucu giderek daha derin bir karanlığa sürüklenmektedir. Ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik ve sosyal adaletsizlikler giderek artarken, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerleri sistemli bir şekilde aşındırılmakta; ulus bilinci zayıflatılmak istenmektedir.
AKP hükümeti, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamındaki uygulamalarıyla Türkiye’yi parçalanma noktasına getirmiştir. “Terörsüz Türkiye” söylemi adı altında yürütülen politikalarla halkın dikkatleri başka yönlere çekilmekte, Türk milletinin ortak değerleri sistemli şekilde yok sayılmaktadır. İhvancı politikalarla şekillenen bu anlayış, ülkeyi sadece siyasi olarak değil, ekonomik ve kültürel olarak da ciddi bir uçuruma sürüklemiştir.
Türk halkı bugün ciddi bir ekonomik darboğazda yaşam mücadelesi verirken, iktidara yakın çevrelerin yolsuzluklarla elde ettikleri servetler ve gösterişli yaşamları adeta toplumla alay eder hâle gelmiştir. Yoksulluk ve yolsuzluk, AKP döneminin en belirleyici başlıkları hâline gelmiştir. Halkın büyük bir kesimi geçim derdindeyken, yandaşlar savurganlık ve lüks içinde bir hayat sürmektedir.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu laik, ulusçu ve bilim temelli Türkiye Cumhuriyeti, ne yazık ki günümüzde sahte şeyhlerin, bağnaz din tüccarlarının ve çıkar odaklı cemaatlerin vesayeti altına sokulmaya çalışılmaktadır. Bu durum, sadece laikliği değil, Türkiye’nin çağdaş ve ilerici bir ülke olma hedefini de tehdit etmektedir.
Üzülerek belirtmek gerekir ki, ana muhalefet partisi CHP de bu süreçte etkili bir duruş sergileyememekte, adeta iktidarın gündemine teslim olmuş bir pozisyona sürüklenmiştir. Muhalefet görevi, halkın sesi olmak ve Cumhuriyet değerlerini savunmaktır. Ancak mevcut CHP yönetimi, bu tarihi sorumluluğu yerine getirmekte yetersiz kalmaktadır.
Tüm bu karanlık tabloya rağmen, bizler; Atatürk ilke ve devrimlerine gönülden bağlı, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne inanan, ulusal birlik ve dayanışmayı esas alan 25 siyasi parti olarak bir araya geldik. Bu birlikteliğin adı: ULUS BİRLİĞİ.
Ulus Birliği olarak, yakın zamanda gerçekleştireceğimiz büyük bir toplantıyla kuruluş ilkelerimizi ve mücadele programımızı kamuoyuna ayrıntılarıyla sunacağız. Hedefimiz; Atatürk çizgisinde, laik ve bağımsız bir Türkiye’yi yeniden inşa etmektir.
Çağrımız; bu değerlere inanan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına ve vatansever yurttaşlaradır. Gelin, Türk milletinin ortak çatısı olan Ulus Birliği’nde buluşalım. Birlikte güçlü, bağımsız ve aydınlık bir Türkiye için mücadele edelim.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
TÜRKİYE BÖLÜNMEYECEK, ATATÜRK’ÜN YOLUNDA YÜKSELECEK!
Türkiye Emekliler ve Çalışanlar Partisi Genel Başkanı Cengiz Erten
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.